Allah Rızası

Basralı bir tüccar, Mekke-i mükerremede iken altın kesesini kaybeder, parasız kalır.
Saçı sakalı uzayınca bir berbere gidip,

“Benim param yok, Allah rızası için beni tıraş eder misin?” der.

Berber o esnada tıraş etmekte olduğu adamı rica ederek kaldırır ve o tüccarı oturtur. Sırasını veren adam, sebebini sorar. Berber de,

“Seni para için tıraş edecektim, bunu ise Allah rızası için tıraş edeceğim. Hiç Rabbimizin rızası parayla değişilir mi!” der.

Tıraştan sonra berber o tüccara bir kese de altın verir,

“Sen burada garipsin, al bunları, ihtiyaçlarına harcarsın” der.

Tüccar, önce almak istemez, fakat ısrar üzerine, berberin samimiyetine güvenerek alır. Bir ay sonra beklediği paralar gelince yine o berbere gider,

“Sen bana bir kese altın verdin ya, onu ödemeye geldim”

der ve aldığı altın kesesinden daha büyük bir altın kesesi uzatır. Bunun üzerine berber

“Ben sana onu Allah rızası için verdim, Rabbimizin rızası parayla değişilmez. Alacağımı aldım zaten, lütfen onu cebine koy! Sen bana o gün “Allah rızası için” dedin, benim elim ayağım kesildi. Dünyayı versen, Rabbimin rızasını vermem. Ben zaten onun için yaşıyorum” der.

Her işte Rabbimizin rızasını gözeten maksadına kavuşur.