Kulluk Bilinci

CENÂB-I HAKK’A KUL OLMA ŞEREFİ, KULLUK BİLİNCİ

Rasûlullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, Cenâb-ı Hakk’a kul olma şerefini her şeyin üzerinde tutmuştur. Şu rivâyet de, bu hakîkatin bâriz bir misâlidir:

Bir gün Allah Rasûlü (sallâllahu aleyhi ve sellem), Cebrâîl (aleyhisselâm) ile sohbet ediyordu. O anda semâdan bir melek indi. Cebrâîl (aleyhisselâm) bu meleğin Dünya’ya ilk defa indiğini söyledi.

Melek:

“–Yâ Muhammed! Beni Sana Rabbin gönderdi.

«Melik bir peygamber» mi yoksa

«kul bir peygamber» mi olmak istediğini soruyor. dedi.

Efendimiz (sallâllahu aleyhi ve sellem), Cebrâîl (aleyhisselâm)’a baktı.

O da:“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Rabbine karşı mütevâzı ol!” dedi.

Rasûlullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) Efendimiz:

“–Kul bir peygamber olmayı isterim.”  buyurdu.

(Ahmed, II, 231; Heysemî, IX, 18, 20)

İşte bu tercihten sonra “kulluk”, insanoğlunun ulaşabileceği en şerefli makam oldu.

Nitekim kelime-i tevhîdin Peygamber Efendimiz’le ilgili kısmında, evvelâ O’nun bir “kul” olduğu ifâde edilmektedir. Demek ki rızâ-yı ilâhîye nâil olabilmenin yolu, Hakk’a kulluğu hayatın her safhasında yaşamaya gayret etmekten geçmektedir.

PEYGAMBERLER HÂRİÇ BÜTÜN KULLAR ÂCİZ VE KUSURLUDUR

Şunu da unutmamak îcâb eder ki, peygamberler dışında her kul, âciz ve kusurludur. Hattâ peygamberler bile, beşer olmak hasebiyle, “zelle” işlerler. Fakat ilâhî te’yîde mazhar oldukları için, tashih edilirler. Bunun hikmetlerinden biri de; peygamberlere dahî âciz olduklarını hatırlatmak; ümmetlerine de, peygamberlerine ulûhiyet izâfe edercesine aşırı yüceltmelerde bulunmamalarını telkin etmektir.

MUHABBET VE HÜRMETTE HADDİ AŞMAMAK

Dolayısıyla mâneviyat büyüklerine muhabbet ve hürmet ne kadar gerekliyse de onları yüceltmede şer’î hudutlara riâyet etmek de son derece zarûrîdir. Aksi takdirde, bu hususta haddi aşanlar; hem kendi istikâmetlerine zarar vermiş, hem de mensubu oldukları mânevî yolun sâfiyetini lekelemiş olurlar.

Alıntıdır.